“Yalan haberlerin yüzde 81.3’i sosyal medyadan çıkıyor”
2018 yılında Avrupa’da PR trendlerini inceleyen Avrupa İletişim İzleme Projesi (ECM) kapsamındaki araştırmaya göre, yanıltıcı içeriklerde kitle iletişim araçlarının payı yüzde 59.6 iken sosyal medyanın rolü yüzde 81.3’ü buluyor.
Avrupa genelinde bir grup akademisyen tarafından yürütülen Avrupa İletişim İzleme Projesi (European Communication Monitor, ECM) araştırması 2018 yılında Avrupa genelindeki PR trendlerini inceledi.
Avrupa genelinde 5 farklı üniversitede görev yapan Ansgar Zerfass, Ralph Tench, Piet Verhoeven, Dejan Verčič & Ángeles Moreno adlı akademisyenler tarafından yürütülen proje PR sektöründeki 3 temel sorunu belirledi. Buna göre 2018 yılında iletişimcilerin yaşadığı başlıca sorunlar; Güven sağlamak, iş ortamı stresi ve yalan haberler.
22 farklı ülkede partneri olan ve kar amacı gütmeyen akademik araştırma projesi, 2007 yılında dünya genelinde PR trendlerini incelemek için hayata geçirildi. Proje kapsamında her yıl 40 ülkeden 3 binden fazla katılımcıyla anketler düzenleniyor.
Avrupa İletişim İzleme Projesi dünya genelinde Latin Amerika İletişim İzleme Projesi, Asya-Pasifik İletişim İzleme Projesi ve aynı zamanda Kuzey Amerika İletişim İzleme Projeleri’nin başlatılmasında etkili oldu.
ARAŞTIRMADAN ÇIKAN 10 SONUÇ
Avrupa İletişim İzleme Projesi kapsamında yapılan PR trendleri araştırmasında 2018 yılına ilişkin şu sonuçlar elde edildi.
Yalan haberler
İletişim profesyonellerinin değerlendirmelerine göre, sosyal medyada ve kitle iletişim araçlarında yanıltıcı haberler ve yanlış olduğu kanıtlanmış haberler insanların bulunduğu kamusal alanları etkiliyor. Araştırmaya katılan insanların sadece 4’te 1’i sahte haberlerle uğraşmanın iletişim departmanları veya ajanslarının günlük çalışmalarıyla ilgili olduğunu düşünüyor.
Son aylarda Avrupalı kuruluşların saygınlığının yüzde 22.5’i yalan haberlerden etkilendi. En büyük etkileri Rusya, Sırbistan, Slovenya ve Polonya’da gözlendi. Yanıltıcı içeriklerin yüzde 81.3’ü sosyal medyadan gelirken, kitle iletişim araçları da yüzde 59.6 ile bu konuda büyük rol oynadı. Bu zorluklara rağmen, etkilenen organizasyonların sadece yüzde 12’si potansiyel yalan haberleri ortaya çıkarmak için girişimde bulundu.
Bilgi sağlama: karar alıcılara değer vermek
Avrupa genelindeki iletişim ajanslarının çoğu tarafından karar alıcılara haber özetleri, medya takibi, anket sonuçları ve bunlara benzer diğer raporlar ile ilgili bilgiler sunmak ortak bir uygulamadır. Bu kaynaklar, üst yönetime ve müşterilere (ankete katılanların yüzde 68’i tarafından onaylanmıştır) tanınmak için büyük fırsatlar sunarken gelecekte de daha fazla önem kazanacak. Şimdiye kadar, iletişim uzmanlarının en sık kullandığı önemli bilgiler “sınırlandırılmış” medya (profesyonel gazetecilerle kitle iletişim araçları) ve sosyal medyadır.
Avrupa’daki kurumların iletişim departmanları ve PR ajanslarının sadece yüzde 28.4’ü karar vericiler için günlük olarak derin analizler sunmakta ve düzenlenmiş veya seçilmiş içerikle gelişmiş raporlama türleri hazırlamaktadır. Açıkça görülmektedir ki, stratejik anlayışı aktarmadaki fırsatlar kaçırılmaktadır.
Stratejik Sorunlar: en önemli öncelik güven sağlamak
Güven oluşturmak iletişim izleme çalışmalarının tarihinde 3 yılı aşkın bir süredir ilk defa iletişim yönetimi için en önemli konu olarak seçilmiştir. Ankete katılan her 10 katılımcıdan 4’ü bu görüşe sahiptir. 2007’den beri kıta çapında toplanan veriler, kurumsal hedeflerle iletişimin uyumlu olmasının sahadaki en kalıcı – ve bu nedenle çözüme kavuşmamış sorun- olduğunu ortaya çıkardı.
2018 yılında bu konu katılımcıların yüzde 37.7’si tarafından destek bularak ikinci sırada yer aldı. Dijital evrim ile başa çıkma ve sosyal ağın önemi biraz azaldı; fakat her 3 profesyonelden biri (katılımcıların yüzde 36.8’i) halen bunların bahsedilmesi gereken en önemli 3 sorun olduğunu düşünüyor.
İletişim için liderlik: Tüm düzeylerdeki kabiliyet boşluğu
Stratejik iletişim, bütün potansiyelini değerlendirmek istediğinde, hiç kuşkusuz, yönetim kademesi tarafından takdir edilmek anahtar ön koşulu oluşturmaktadır. Buna karşın, kurumlarda iletişim departmanı ve PR ajanslarının önemini kavrayabilen CEO veya üst yönetici oranı yüzde 76.5. Bu oran, iletişim profesyonellerinin iş birimindeki liderleri için yüzde 57.8 ile çok daha düşük.
Kar amacı gütmeyen yerlerdeki minnettarlık, diğer şirketlerdeki minnettarlıktan genel olarak daha fazla ve hükümet tabanlı, kamusal ve politik organlarda ise en az olduğu araştırmalarda ortaya çıktı. Çalışmanın diğer tarafında ise her 5 iletişim liderinden (%19.2) birinin liderlik vasıflarından yoksun olduğu ortaya çıkmaktadır.
Üst düzeylerdeki performans eksikliği oldukça bariz. Özellikle astlarının stratejik katılımını, etik yönelimini ve üst düzeydeki iletişimcilerin bilgisini liderlerin kendilerinden açıkça daha kötü bir şekilde değerlendirdiğini belirtti.
Çalışan bağlılığı: geliştirilmesi gerek
12 farklı kategorinin değerlendirmesine dayanan genel iş memnuniyeti endeksi, Avrupa’da bulunan iletişim profesyonellerinin çoğunun (%56.1) işinden memnun olduğunu göstermektedir. Fakat insanların üçte birinden fazlası (%37.1) işlerinden memnun değiller ve her 15 iletişim çalışanından biri (%6.8) aktif olarak işinden memnun değil.
Her 4 kişiden 1’inin işlerini verimli bir şekilde yapacak imkanlarının olmaması ve araştırmaya katılan insanların yüzde 21.6’sının da üstleri tarafından teşvik edilmemesi bunun olası nedenleri olarak gösteriliyor.
Şirketler ve ajanslarda çalışan iletişim profesyonellerinin iş memnuniyetinin başka organizasyonlarda çalışan akranlarından çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. Bunların arasında sadece bir tane önemli istisna var: kar amacı gütmeyen kamu kuruluşu veya sivil toplum kuruluşu gibi alanlarda çalışanlar işlerini vazife veya amaçları bakımından daha fazla önemsiyor.
İş stresi: sürekli erişilebilen bir anahtar
İletişim profesyonellerinden sıkı çalışma kültüründe genellikle yüksek performans göstermeleri beklenir. Avrupa’daki her 10 iletişim uzmanından 4’ünün (%39.0) iş günlerinde gergin hissetmesi veya stresli olması hiç de şaşırtıcı değildir. Aynı zamanda araştırmaya katılanların 4’te 1’i bu deneyimi yönetmek için uygun kaynaklara sahip değil. Yapılan bir küme analizi, 4 kişiden birinde (%27.9) stres şikayeti ve bunu yönetememe gibi ciddi stres sorunları olduğunu ortaya çıkardı.
İş stresine sebep olan en önemli faktörler, çalışanların, iş saatleri dışında bile sürekli e-maillere ve telefon aramalarına erişmek zorunda olmaları çok ağır bir iş yükü olarak gösterilmektedir. Bununla beraber bilgi bombardımanı, işlerinde büyüme ve gelişme olanaklarının eksikliği diğer bir faktör olarak belirtilmektedir.
İşten hoşnutluk: her 4 çalışandan biri iş arıyor
2010 ve 2014 yıllarında yapılan anketler ile karşılaştırıldığında Avrupa’daki iletişim profesyonelleri arasında genel iş tatmini açısından yavaş bir düşüş olduğunu göstermektedir. Ankete katılanların yüzde 28.9’u şimdiki işverenlerini gelecek 12 ay içinde değiştirmek istediklerini söylediler, fakat Avrupa’daki iletişim uzmanlarının 4’te 3’ü işlerinde mutlu olduğunu beyan etti.
Danışmanların veya ajanslarda çalışanların genel memnuniyet oranının yüzde 79 olduğu saptandı. Hollanda’da bu oran yüzde 86.2, Finlandiya’da yüzde 81.5 ve Almanya’da ise yüzde 81.2. İş tatmini için en önemli itici güçler olarak: ilgi çekici ve çeşitli görevler, kariyer fırsatları, üstlerin ve iç müşterilerin memnuniyeti yer almaktadır.
Çalışma ortamı: liderlik fark yaratıyor
Destekleyici çalışma ortamı, iletişim çalışanlarının kendi yeteneklerinden faydalanmalarına ve örgütsel hedeflerine ulaşmalarına olanak sağlar. Avrupa’daki iletişim departmanları ve ajanslarının örgüt kültürünü, organizasyona duyulan güvenini, lider performanslarını, genel iş tatminini ve iş ilişkisini değerlendiren bir araştırma yapıldı.
Gelişmiş istatiksel analizler, katılımın diğer bütün yönlere bağlı güçlü bir anahtar faktör olduğunu göstermektedir. Liderler işteki memnuniyeti etkilemektedir. Dolayısıyla Liderlik fark yaratmaktadır; eğitmek, mentorluk yapmak ve liderlik becerilerini geliştirmek sektördeki öncelikler olmalıdır.
Maaşlar: ülkeler arası önemli farklılıklar
2018 yılında, ankete katılan her 10 iletişimciden birinin (%13) yıllık maaşı 125 bin euro’dan fazla. İletişim uzmanlarının büyük bir kısmı (%24.4) yılda 30 bin euro’dan daha az kazanıyor. Üst düzey iletişimcilerin ve ajans CEO’larının yıllık maaşları 150 bin euro ile 2009 yılından beri diğer pozisyonlara göre fazla değişikilik göstermedi.
İletişim çalışanlarının en çok maaş aldığı ülkeler sırasıyla: İsviçre, Danimarka, Fransa, Hollanda ve Almanya’dır. Sırbistan, Romanya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Rusya ve Portekiz maaş sıralamalarında geride kalmaktadır.
İletişim mükemmelliği: daha fazla model belirlendi
Raporun detaylı analizi, yüksek performanslı iletişim departmanlarının çeşitli karakterlerini açığa çıkartmaktadır. Mükemmel iletişim departmanları yalan haberlerle uğraşırken çok daha hazırlıklı durumdalar; her türlü yönetim raporunu sık sık sunmaktadırlar ve daha iyi bir liderlik performansı sergilemektedirler.
Bu tür yerlerde çalışma stresi diğer yerlere göre daha az ve bu bölümlerde çalışan uzmanların neredeyse hepsi (%93.5) işlerinden memnun. Bunlar işlerine karşı bir bağlılık göstermektedir. Bu oran diğer iletişim departmanlarında yüzde 66.8’dir. Stratejik iletişimin gücünü kullanarak hedeflerine ulaşmak isteyen kurumlar ve sahada çalışanlar için iletişimde mükemmelliğin faydalı olduğu kanıtlandı.
Kaynak: ITL #282 – Pr trends research: 10 key insights from the European Communication Monitor 2018, Prof. Dejan Verčič ve Prof. Ansgar Zerfass.
Yazarlar Hakkında;
Prof. Dejan Verčič Slovenya’da bulunan Ljubljana Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin dekanıdır. Aynı zamanda Brüksel merkezli Avrupa Halkla İlişkiler Eğitim ve Araştırma Derneği (EUPRERA) eski başkanıdır. 1994’ten beri BledCom’un (Slovenya, Bled Gölü’nde yapılan yıllık uluslararası halkla ilişkiler araştırma sempozyumu) ilişkiler organizatörüdür.
Prof. Ansgar Zerfass ise; Almanya’nın Leipzig Üniversitesi’nde İletişim ve Medya Araştırmaları Enstitüsü’nde Stratejik İletişim Başkanı’dır.